Bildergebnis für neset ertas gif

Bildergebnis für kemal sunal gif

 

Âşık Veysel Kimdir Türkü Sözleri Türkü Notaları Ozanlarımız Gönül verenler
Nota Bilgileri Türkü Dinle   Adım adım Türkiye Linkler

 

Muharrem Ertaş

 

 

Muharrem Ertas Muharrem Ertaş ( d. : 1913 - h.y. : 3 Aralik 1984 )

 

1913 yılında Yağmurlubüyükoba köyünde başlayan yoksul ve çileli hayatı, Kırşehir’in Bağbaşı mahallesindeki yoksul gecekondulardan birinde noktalandığında 71 yaşındaydı. Ömrünün neredeyse tümünü çalıp çağırarak geçiren Muharrem Usata’nın bütün bir hayatı bir bakıma bu iki kelimede saklı:

 

"Çaldı ve söyledi." Musiki kültürümüzün en orijinal ve sanatkarane örneklerini içeren hususi repertuarı ve icra uslubu üzerine değil akademik çalışmalar

yapılması, ciddi bir makalenin bile yayınlanmadığı göz önüne alınırsa, ülkemizde Muharrem Ertaş’ı derli toplu değerlendiren elinizdeki yayın olduğu söylenebilir. Ülkemizde diyoruz, zira çeşitli zamanlarda A.B.D. ve Japonya’dan gelen müzikolog ve etnomüzikologların Muharrem Ertaş üzerinde çalıştıklarını biliyoruz.

 

Kimdir Muharrem Ertaş ?

O’nu farklı ve orijinal kılan nedir?

Temsil ettiği o güçlü geleneğin neresindedir?

 

Muharrem Ertaş zurnacı Kara Ahmet ile Ayşe Hanım’ın 5 çocuğundan biri dedelerinin deveci kabilesi mensup olduğu ve Horasan’dan gelip Kırşehir’in Yağmurlubüyükoba köyüne yerleştiğini daha sonra bir tek kişi (Yusuf Usta) hariç, bu köyün tamamını 1940 lı yılların başında Kırşehir’in Bağbaşı Mahallesine göç ettiğini biliyoruz.

 

Henüz 7-8 yaşında iken ilk bağlama derslerini aldığı dayısı Bulduk Ustadan sonra, Muharrem Ertaş’ın asıl ustası bu Yusuf Ustadır. Yusuf Usta yöresinin anonim ezgilerinin yanı sıra, daha çok Toklumen’li Aşık Sait’in (1835-1910) şiirlerini ustaca çalıp söyleyen ve bütün bunları Muharrem Ertaş’a da öğreten yörenin en ünlü saz ustalarından biridir.

 

Muharrem Ertaş o günleri şöyle anlatıyor :

 

"Çalıp söyleme merakım küçük yaşlarda başladı. Bulduk adındaki dayımın çok güzel sesi vardı. Bir köyde türkü söyledi mi diğer köyde dinlenirdi. Hatta seferberlikte asker

kaçaklarını yakalamak için subaylar dayımı yanlarına alıp köy köy dolaşırlarmış. Dayıma türkü söylettirip kendileri de pusuya yatarlar ve dayımın sesine dağlardan köye inen kaçakları yakalarlarmış.

 

Derken Yusuf Usta beni çok severdi, merakımı görünce beni yanına aldı her gittiği yere götürdü. Düğünler de, bayramlarda, eğlencelerde yanından ayırmayarak ustalarından öğrendiğini bana da öğretirdi.

 

Yedi yıl O’nun la çalıştıktan sonra artık tek başıma çalıp söylemeye başladım. "İlk karısı Hatice Hanım’ın kısa bir süre sonra vefatı üzerine evlendiği ikinci karısı Döne Hanım’dan Necati, Neşet, Ayşe ve Nadiye adında dört çocuğu olur. Daha sonra Döne Hanım’da vefat eder ve bir düğün için geldiği Yozgat’ın Kırıksoku köyünde kader karşısına Arzu Hanım’ı çıkarır.

 

Bu son evliliğinden Ekrem, Ali, Muharrem ve Cemal adlarında dört çocuğu daha olur ve ömrü, yöresel tabirle sekiz baş horantaya ekmek parası kazanmak uğruna son derece zor ve kötü şartlarda çalışıp çırpınmakla geçer.

 

Muharrem Ertaş’ın adı bir TV programında okuduğu sözleri Dadaloğlu’na ait ünlü ‘Avşar Bozlağı’ ile yurt genelinde duyulur. Bu öyle bir okuyuştur ki şimdiye kadar saz çalıp okuyanların hiç birine benzememektedir. Tok ve davul gibi gümbürdeyen, ama alabildiğine duygulu bir divan sazı eşliğinde ; tiz, gür, parlak ve bir o kadar da içli ve yanık bir sesin okuduğu, bir buçuk oktavı aşan ses genişliğine sahip bir Dadaloğlu gürlemesi :

 

Kalktı göç eyledi avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir

Arap atlar yakın eyler ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

 

Repertuarındaki diğer eserler de kimsenin bilmediği, söylemediği, bilenlerin ise asla bu derece güzel ve etkileyici okuyamayacaklarını itiraf ettikleri türküler, bozlaklar, ağıtlar ve halay havaları.

 

Muharrem Ertaş, 1970’li senelerden itibaren, o senelerde büyük bir şöhrete sahip olan ‘Neşet Ertaş’ın babası Muharrem Ertaş’ olarak ismi daha çok duyulur olmuş ama asla yaraştığı gerçek şöhrete ulaşamamıştır. O şan şöhret için, büyük paralar kazanmak için sanat yapan biri olmadığı hiçbir vakit, olamazdı da. Zira çalıp söylemek, O’nun için tabii hayat biçimiydi.

 

O şan şöhret için, büyük paralar kazanmak için sanat yapan biri olmadığı hiçbir zaman, olamazdı da. Çünkü çalıp söylemek, O’nun için doğal yaşam biçimiydi. Bu dünyada 71 yıl yoksul kendi halinde ve sessizce yaşayan Muharrem Usta , 1984 yılının 3 Aralık günü yine yoksul ve sessizce Hak'a yürüdü.

 

Dünya durdukça sesi gökkubemiz de yankılanacak bir sanatçının “garip” ölümüydü bu. Son sözleri gerisini tamamlayamadığı “sazımın emaneti” oldu. Muharrem Usta‘nın adı, yaşarken kıymeti bilinmeyen sanatçıların başında anılsa yeridir.

 

Bu dünyada 71 yıl yoksul kendi halinde ve suskunca yaşayan Muharrem Usta , 1984 yılının 3 Aralık günü yeniden yoksul ve suskunca can verdi. Dünya durdukça sesi gökkubemizde yankılanacak bir sanatçının “garip” ölümüydü bu. Son sözleri gerisini bitiremediği “sazımın emaneti…” oldu. Muharrem Usta‘nın isimi, yaşarken değeri bilinmeyen sanatçıların başında anılsa yeridir.
 

 

 3 Aralik 1984 de Hâkk'a yürüdü

 

 

Âşık Veysel Kimdir Türkü Sözleri Türkü Notaları Ozanlarımız Gönül verenler
Nota Bilgileri Türkü Dinle   Adım adım Türkiye Linkler

 

Sayfaya Geri

 

Ana sayfaya geri