Ozan Dede Korkut
1. Bilgi
Dede Korkut, bilinen ilk Türk Ozanı. Orta Asya’da
Kopuz, Anadolu’da saz diye bilenen çalgının mucididir. Türk
coğrafyasındaki bütün ozanların piridir.
Oğuz Türklerinin milli ozanı olan Dede Korkut’un hikayelerinden ve
hakkındaki söylencelerden yola çıkılarak yaşamı M.Ö. 120 - M.S. 646
yılları arasında gösterilmektedir.
Hikayelerinde geçen yer adlarının tespiti sonucu Dede Korkut’un da mensup
olduğu Oğuz Taifesi’nin Horasan’dan ayrılıp Bayındır-Han önderliğinde
Kars-Anı bölgesine geldiği, Kars-Kağızman Ağcakalesi’ni “Yaylağ”,
Iğdır-Sürmeli Karakalesi’ni “Kışlağ” seçtikleri belirtilmektedir.
Dede Korkut hikayelerinden oluşan anonim derlemenin adı: Kitabı-ı Dede
Korkut alâ Lisan-ı Tâife-i Oğuzhân (Oğuz Halklarının Diliyle Dede Korkut
Kitabı) adıyla Dresden kitaplığında bulunan (Yarım kopyası da Vatikan
kitaplığında ele geçen) tek yazmadır.
Eserin yazıya geçirilme zamanı 15. Yüzyıl sonlarıyla 16. Yüzyıl başları
kabul edilir. Eser de 12 hikâye yer alır. unları derleyen, anlatan, yazıya
geçiren kimse bilinmez. Her hikâyenin sonunda bir dilek ve mutluluk
ortaklığını belirterek olayı sonuçlandıran Ozan Dede Korkut ortaya çıkar.
(1)
Dede Korkut kitabının başlangıcında “Hazret-i Resul aleyhis-selam zamanına
yakın, Bayat boyundan Korkut Ata derler, bir er koptu, Oğuzun ol kişi
tamam bilicisiydi, Oğuzun içinde tamam velayeti zahir olmuşıdı, ne derse
olurdu, gayibden türlü haber söylerdi, Hak Taala anun gönlüne ihdam ederdi.
Korkut Ata Oğuz kavminin müşkülünü hallederdi, her ne iş olsa Korkut
Ata’ya danışmayınca işlemezlerdi” denilmektedir. (2)
Bazı kaynaklarda Dede Korkut’un Kara Hoca’nın oğlu olduğu 100 veya 295 yıl
yaşadığı kaydedilmektedir.
Dede Korkut adına bir çok yerde mezar yerleri gösterilmektedir. Ne zaman
öldüğü kesin olarak bilinmemekle birlikte 646’ya yakın bir tarih işaret
edilmektedir.
Dede Korkut’dan günümüze 12 hikaye ulaşmıştır. Bu hikayelerin içerisinde
onun söylediği sözler, kopuz/saz eşiğinde okuduğu türküler-şiirler
mevcuttur. Günümüzde türkü ve şiir olarak bilinen halk edebiyatının
kafiyeli ve vezinli ürünleri Dede Korkut döneminde Soylama olarak
bilinmektedir.
Soylamalar söylendiği zamandan çok daha sonra yazıya geçtiği için
nesirleşmeye yüz tutmuş, dörtlükler halinde yazılmamıştır. Yer yer
kafiyelerle örülmüştür. Hece olarak 7 ile 15 arası sayılarda mısralar
oluşmuştur.
Milli şiirimiz Soylama ile başlayıp koşmaya, doğru gelindiğinde dörtlük
halini alarak 7,8,11 hece ölçüsüne kavuşmuştur.
Günümüzde anlatılan hikayelerde ve ozanlar arasında yapılan atışma
örneklerini Dede Korkut hikayelerinde de görmek mümkündür.
Dede Korkut’un söylediği sözlerden bazıları atasözü olmuş ve günümüze
kadar ulaşmıştır. Soylamalarında akıcı bir dil, nakışlı bir anlatım
bulunmaktadır.
Dede Korkut Soylamalarından Örnekler:
SOYLAMA (İç Oğuza Dış Oğuza Asi Olup Beyrek’in Öldüğü Boyu)
Hani öğdüğümüz bey erenler?
Dünya benim, diyenler?
Ecel aldı, yer gizledi,
Fani dünya kime kaldı?
Gelimli gidimli dünya
Sonucu ölümlü dünya.
Bu kara yer bizi de yiyecektir,
En nihayet uzun yaşın ucu ölüm,
Sonu ayrılık! (3)
SOYLAMA ( Kazılık Koca-oğlu Yeğenek Boyu)
Yücelerden yücesin,
Yüce Tanrı!
Kimse bilmez, nicesin?
Ulu Tanrı!
Sen anadan doğmadın,
Sen atadan olmadın,
Kimsenin rızkını yemedin,
Kimseye güç etmedin,
Her yerde teksin,
Allah yücelerden yücesin!
Adem Peygambere sen taç giydirdin,
Şeytana sen lanet kıldın,
Bir suçtan ötürü,
Kapından sürdün, çıkardın!
Nemrut göğe ok attı,
Karnı-yarık balığı karşı tutan ulu güçlü Tanrı sensin!
Ululuğuna sınır yok,
Senin boyun, bosun yok,
Gövden yok, atan yok,
Vurduğunu büyütmeyen Ulu Tanrı!
Ezdiğini belirtmeyen belli Tanrı!
Yücelttiğini göğe kaldıran görklü Tanrı!
Kızdığını yere çalan güç-yetmez Tanrı!
Birliğine sığındım Çalabım, güçlü Tanrı!
Yardım senden,
Kara-donlu kafire at teperim,
İşim sen onar! (4)
SOYLAMA (Dirse Han-oğlu Boğaç Han Boyu)
Beri gelsene, başım bahtı, evim tahtı!
Evden çıkıp yürüyende selvi boylum
Kurulu yaya benzer çatma kaşlım
İkiz badem sığmayan dar ağızlım
Güz elmasına benzer al yanaklım
Kadınım, direğim, döleğim! (5)
SOYLAMA (Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Boyu)
Çığnam çığnam kayalardan çıkan su!
Ağaç gemileri oynadan su!
Hasan’la Hüseyin’in hasreti su!
Bağ ve bostanın zineti su!
Ayşe ile Fatma’nın nikahı su!
Şahbaz atların içtiği su!
Kızıl develerin gelip geçtiği su!
Ordamın haberini bilirmisin, desene bana
Kara başım kurban olsun suyum sana! (6)
SOYLAMA (Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Boyu)
Ağaç ağaç dersem sana, arlanma ağaç!
Mekke ile Medine’nin kapısı ağaç!
Musa Kelimin asası ağaç;
Büyük büyük suların köprüsü ağaç;
Kara kara denizlerin gemisi ağaç;
Şah-ı merdan Ali’nin Düldülünün eyeri ağaç;
Zülfekârın kını ile kabzası ağaç;
Er olsun, avrat olsun, korkusu ağaç;
Başını alıp bakacak olsam, başsız ağaç;
Dibini alıp bakacak olsam, dipsiz ağaç;
Beni sana asarlar, taşıma ağaç!
Eğer taşıyacak olursan, gençliğim seni tutsun ağaç!
Bizim ilde olmalıydın, ağaç!
Kara hintli kullarıma buyuraydım,
Seni bölük bölük doğraya idiler, ağaç! (7)
KARŞILIKLI SOYLAMA (Kam Büre Bey-oğlu Bamsı Beyrek Boyu)
Aldı Beyrek:
Ne ağlarsın, ne buzlarsın, ağam diye,
Yandı bağrım, göynüdü içim!
Meğer senin ağan yok olmuştur,
Yüreğine kaynar yağlar dökülmüştür,
Kara bağrın senin sarsılmıştır,
Ağam deye ne ağlarsın, ne buzlarsın?
Yandı bağrım, göynüdü içim!
Bre kız!
Karşı yatan karadağı,
Sorar olsam yayla kimin?
Sovuk sovuk sularını,
Sorar olsam, içit kimin?
Katar katar develerini,
Sorar olsam, yüklet kimin?
Karalı-göklü otağı,
Sorar olsam, gölge kimin?
Ağız dilden, kız kişi haber bana,
Kara başım kurban olsun bugün sana!
Aldı Kız:
Çalma ozan, deme ozan,
Karalıca ben kızın, nesine gerek ozan?
Karşı yatan karlı dağı sorar olsan,
Ağam Beyrek’in yaylasıydı,
Ağam Beyrek gideli yayladığım yok!
Sovuk sovuk suları sorar olsan,
Ağam Beyrek’in içitiydi,
Ağam Beyrek gideli içtiğim yok!
Tavla tavla şahbaz atları sorar olsan,
Ağam Beyrek’in binitiydi,
Ağam Beyrek gideli bindiğim yok!
Katar katar develeri sorar olsan,
Ağam Beyrek’in yükletiydi,
Ağam Beyrek gideli yüklediğim yok!
Ağıllarda akça koyunu sorar olsan,
Ağam Beyrek’in şöleniydi,
Ağam Beyrek gideli şölenim yok!
Karalı-göklü otağı sorar olsan,
Ağam Beyrek’indir,
Ağam Beyrek gideli göçtüğüm yok! (8)
Dede Korkut Sözlerinden Örnekler:
1- Allah Allah denmeyince işler onmaz.
2- Kadir Tanrı vermeyince er bayımaz.
3- Ecel vade gelmeyince kimse ölmez.
4- Ölen adam dirilmez.
5- Çıhan can geri gelmez.
6- Bir yiğidin kara dağ yumrusunca malı olsa yığar, derer, talep eyler,
nasibinden artuğun yiyebilmez.
7- Tekebürlük eyleyeni Tanrı sevmez.
8- Gönlün yüce tutan erde devlet olmaz.
9- Kül tepecük olmaz.
10- Kara eşek başına uyan ursan katır olmaz.
11- Er malına kıymayınca adı çıkmaz.
12- Kız anadan görmeyince öğüt almaz.
13- Konuğu gelmeyen kara evler yıkılsa yeğ.
14- Ata adını yürütmeyen hoyrad oğul ata belinden inince inmese yeğ.
15- At ayağı külük, ozan dili çevük olur; iyegülü ulalır, kaburgalı büyür.
16- Kolca kopuz getürüp elden ele, begden bege ozan gezer; er cömerdin ar
nâkesin ozan bilür, ileyünde çalup ayıdan ozan olsun; azup gelen kazayı
Tanrı savsun, Hanum hey, Begüm hey.. (9)
Dede Korkut Duası:
Yom vereyim hânım:
Yerli Karadağların yıkılmasın!
Gölgelice kaba ağacın kesilmesin!
Kan gibi akan görklü suyun kurumasın!
Kanatlarının ucu kırılmasın!
Kaadir seni namerde muhtaç etmesin!
Koşarken ak-boz atın sürçmesin!
Çaldığında kara polat öz kılıcın kedimlesin!
Dürtüşürken ala gönderin ufanmasın!
Aksakallı baban yeri cennet olsun!
Ak pürçekli anan yeri uçmak olsun!
Allahın verdiği umudun kırılmasın!
En sonunda arı imandan ayırmasın!
Ak alnında beş kelime dua kıldık kabul olsun!
Derlesin, toplasın, günahınızı,
Kaadir Tanrı adı-görklü Muhammeddin yüzü suyunu bağışlasın!
Bu duaya amin diyenler Tanrıyı görsün! (10)
Dede Korkut’un Ad Koyma Şölenindeki Sözleri:
Ünüm anla, sözüm dinle Bay Büre Bey,
Yüce Tanrı sana bir oğul vermiş, bağışlasın!
Ağır sancak götürdüğünde Müslümanlar arkası olsun!
Karşı yatan karlı dağlardan aşar olsa,
Ulu Tanrı senin oğluna aşıt versin!
Kanlı kanlı sulardan geçer olsa geçit versin!
Kalabalık kafire girdiğinde,
Ulu Tanrı senin oğluna fırsat versin!
Sen oğlunu Bamsam deye okşarsın,
Bunun adı Bozaygırlı Bamsı Beyrek olsun,
Adını ben verdim, yaşını Allah versin! (11)
Dede Korkut Hikayeleri’nden Özetler:
1- Dirse Han - oğlu Boğaç Han Boyu:
Toy edilirken Kara otağ’a oturtulan ve çocuğu olmayan Dirse Han’ın bir
oğlu olur ve Bayındır Han’ın boğasını öldürdüğü için Dede Korkut
tarafından “Boğaç Han” olarak adlandırılır, bey olur. Dirse Han’ın kırk
yiğidi, oğlanı babasına kötüler. Babası avda oğlunu oklar. Annesinin sütü
ve kır çiçeği oğlanın yarasına derman olur.Oğlan, kırk yiğit tarafından
kaçırılan babasını kurtarır. Dirse Han oğluna taht verir.
2- Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Boyu:
Salur Kazan, oğlu Uruz Han’ın uyarısına rağmen, Oğuz beyleriyle ava
çıktığı sırada, evine üç yüz yiğidi ve Uruz’u bırakmasına rağmen düşman
gelir. Eşini, gelinini ve oğlunu esir alır. Gördüğü rüya üzerine avdan
dönen Salur Kazan, düşman ellerine gider. On bin koyununu düşmana vermeyen
çoban da (o istemese de) kendisiyle gelir. Oğuz beyleriyle birlikte
düşmanı yener ve yurtlarına dönerler.
3- Kam Büre Bey-oğlu Bamsı Beyrek Boyu:
Bayındır Han’ın Oğuzları topladığı sohbete tüm beylerin oğullarıyla
gelmesi üzerine, Büre Bey üzülür. Oğuz beyleri, Büre Bey için bir oğul,
Bican Bey’e de doğacak oğlana vermesi için bir kız dilerler. Doğan oğlan
büyüdükten sonra kendisine hediye getiren bezirgânları kafirlerden
kurtarır ve “Bamsı Beyrek” adını alır. Banı Çiçek’le evleneceği gece
kafirler düğünü basarak Bamsı’yı esir alır. Banı Çiçek’in abisi Deli
Karçar’a Yalancı oğlu Yaltacık’ın kanlı bir gömlek getirip “Bamsı öldü.”
demesiyle Banı Çiçek Yaltacık’a verilir. Düğün gecesi esir bulunduğu
kaleden, tekürün kızının yardımıyla kaçan Bamsı, yaşadığını Bani Çiçek’e
bildirir. Sonra düğün yapılır. (12)
Dede Korkut Sözlüğü:
Bayımaz :Zenginleşmez.
Çalap :Tanrı, Allah.
Çatma-Kaşlım :Kaşlarının arası boya ile çatılmış olan.
Çevük :Çevik
Çığnam çığnam :Çağıl çağıl.
Devlet :Baht, mutluluk, zenginlik, talih.
Dölek :Ağırbaşlı, sakin, terbiyeli kimse, çok döl veren, çok doğuran.
Göçtüğüm :Varıp geldiğim, gidip geldiğim.
Görklü :Güzel, gösterişli
Göynüdü :Yandı, kavruldu
Hoyrad :İtaatsiz.
Kara Polat :Kara çelikten, halis çelikten
Kolca kopuz :Kul uzunluğunda saz.
Külük :Çabuk
Musa Kelimin :Tur dağında Tanrı ile konuşan Musa peygamberin.
Onmaz :Felah bulmaz, refah olmaz, yolunda yürümez.
Orda :Hanın karargahı, Bey çadırlarının bulunduğu yer, oba.
Ozan :Eski Oğuzlarda Oğuz destanlarını okuyan saz şairi.
Soylama :Türkü veya şiir söylemek.
Tekebbürlük :Böbürlenme.
Uyan ursan :Gem vursan.
Yom :Mutluluk, saadet, uğur.
Yumru :Set, tümsek, toparlak. (13)
2. Anlatım
Dede Korkut
Büyük Türk
destan bilgesi Dede Korkut’un kişiliği üzerinde bilgilerimiz yetersiz
kalıyor. Korkut-Ata adıyla da tanınan Dede Korkut, söylentilere göre
Oğuzların Bayat Boyundan Kara Hoca’nın oğludur.
Onun, IX. ve
XI. yüzyıllar arasında Türkistan’da Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne
döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu, Oğuz
Türklerinden büyük saygı gördüğü, bu bölgelerde hüküm süren Türk
hakanlarına akıl hocalığı ve danışmanlık ettiği destanlarından
anlaşılmaktadır.
Dede
Korkut’un Türkler arasında, ağızdan ağıza, dilden dile dolaşan destan
niteliğindeki hikâyeleri XV. yüzyılda Akkoyunlu’lar devrinde Dede Korkut
Kitabı adıyla bir kitapta toplanmış, böylelikle sözden yazıya dökülmüştür.
Destan derleyicisi, Dede Korkut kitabının önsözünde Dede Korkut hakkında
şu bilgileri verir ve onun ağzından şu öğütlerde bulunur:
(Bayat
Boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çıktı. 0 kişi, Oğuz’un tam
bilicisi idi. Ne derse olurdu. Gaipten türlü haber söylerdi…)
(Korkut Ata
Oğuz Kavminin her müşkülünü hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata’ya
danışmayınca yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi. Sözünü tutup
tamam ederlerdi…)
(Dede Korkut
söylemiş: Lapa lapa karlar yağsa yaza kalmaz, yapağılı yeşil çimen güze
kalmaz. Eski pamuk bez olmaz, eski düşman dost olmaz. Kara koç ata
kıymayınca yol alınmaz, kara çelik öz kılıcı çalmayınca hasım dönmez, er
malına kıymayınca adı çıkmaz. Kız anadan görmeyince öğüt almaz, oğul
babadan görmeyince sofra çekmez. Oğul babanın yerine yetişenidir, iki
gözünün biridir. Devletli oğul olsa ocağının korudur…)
(Dede Korkut
bir daha söylemiş: Sert yürürken cins bir ata nâmert yiğit binemez,
binince binmese daha iyi. Çalıp keser öz kılıcı nâmertler çalınca çalmasa
daha iyi… Çala bilen yiğide, ok’la kılıçtan bir çomak daha iyi. Konuğu
olmayan kara evler yıkılsa daha iyi… Atın yemediği acı otlar bitmese daha
iyi. İnsanın içmediği acı sular sızmasa daha iyi…)
Dede
Korkut’un kitabında on iki destan var. Bu destanlar, Türk dilinin en güzel
örnekleri olduğu gibi, Türk ruhuna, Türk düşüncesine ışık tutan en açık
belgelerdir.
Dede Korkut,
Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve
göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh
enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirir. Destanlarındaki
şiirlerinde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır.
Bamsı Böyrek
Destanı’nda Bey Böyrek’in ardından yavuklusu Banu Çiçek şöyle seslenir ;
Vay al
duvağımın sahibi,
Vay alnımın başımın umudu.
Vay şah yiğidim, şahbaz yiğidim,
Doyuncaya dek yüzüne bakamadığım
Han yiğit…
Göz açıp ta gördüğüm,
Gönül ile sevdiğim,
Bir yastığa baş koyduğum
Yolunda öldüğüm, kurban olduğum
Can yiğit…
Dede Korkut
destanlarının kahramanları, iyiliği ve doğruluğu öğütler. Güçsüzlerin,
çaresizlerin, her zaman yanındadır. Hile-hurda bilmezler, tok sözlü,
sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliğini, millî
dayanışmayı, el ele tutuşmayı telkin eder.
Yüzyıllar
boyu, heyecanla okunan bu eserdeki destanlar, Doğu ve Orta Anadolu’da,
çeşitli varyantları ile yaşamıştır. Anadolu’nun birçok bölgelerinde, halk
arasında söylenen, kuşaktan kuşağa aktarılan hikâye ve destanlarda Dede
Korkut’un izleri ve büyük etkileri vardır.
Millî
Destanımızın ana kaynağı olan Dede Korkut Kitabı’nın bugün elde, biri
Dresden’de, öteki Vatikan’da olmak üzere, iki yazma nüshası vardır. Bu
yazma eserlere dayanarak Dede Korkut Kitabı, memleketimizde birkaç kez
basıldığı gibi, birçok yabancı memleketlerde çeşitli dillere de
çevrilmiştir.
Türk Dünyası
DEDE KORKUT ŞÖLENİNDE
Bayburt ta Buluştu
Kimdir
Korkut Ata?
Namık Kemal Zeybek
Türk Dünyası
nın Korkut Ata sı İçimizde Yaşıyor
Türk Dünyası nın dört bir yanından gelen konukların katılımıyla bu yıl
yedincisi gerçekleştirilen Dede Korkut Uluslararası Kültür ve Sanat Şöleni
16-22 Temmuz 2001 tarihleri arasında Bayburt ta gerçe Kimdir Korkut Ata?
Türk milletine İslam’dan önce gönderilmiş bir tanrı elçisi mi? Neden
olmasın? Yüzlerce elçi göndermiş olan Yüce Tanrı, Korkut Ata’yı da
Türklere göndermiş olabilir. Korkut Ata belki de evliyadandır… Ötelere
erişmiş, ötelerden öğrendiklerini Türklere iletmiştir. Nerede Türk varsa,
orada Korkut Ata vardır.
Halkımız en doğrusunu bilir diyelim; Korkut Ata “Varlığın övüncü Yüce Elçi
Efendimiz” zamanında yaşamış veya belki ruhaniyetinden İslam’ı öğrenerek
arasında yaymağa başlamış bir büyük insandır. İslam’ın gerçeklerini,
insanlığın erdemlerini, varlığını gizlilerini ve yiğitlerin törenlerini
kopuzuyla çalmış, söylemiştir.
Tartışılmaz
gerçek nedir? O’nu Allah’tan başka kimse bilmiyor. Ata Dede Korkut
destanlarının bize söylediği gerçek o ki; Korkut Ata, Oğuz ve Kıpçakların
bir arada yaşadığı dönemde yaşamıştır. Ve Bayburt çevresi O’nun yaşadığı
veya “yeniden yaşadığı” bir bölge olmuştur.
Bayburt
çevresindeki derin kültür oluşumunu, yedi kat yer altına inen, yedi kat
göklere çıkan masal dünyasını, destanları ezberden okuyan, okumamış
kadınların üstün irfan kudretini bilenler için hiç de şaşırtıcı değildir.
Korkut Ata sağlığında Bayburt’ta yaşamasa bile yüzyıllardan beri
Bayburt’ta yaşıyor.
Korkut Ata,
Türk Dünyasına sesleniyor. Birlik, bilim ve bilinç yolunu gösteriyor…
Korkut Ata, Türk Dünyasının her yerinde bilinir. Avrupa ve Türkiye
Türklüğü, Türkistan ve İdil-Ural Türklüğü, Korkut Ata’ya sahip çıkar.
Hepsi de haklıdır. Nerede Türk varsa, Korkut Ata oradadır. Kim sahip
çıkarsa, Korkut Ata onlarındır. Kim Korkut Ata’ya sahip çıkarsa, Korkut
Ata da, onlara sahip çıkar.
Korkut Ata’nın bir mezarı Kazakistan’da, Türkistan şehrine yakın bir
yerdedir. Bir mezarı da Bayburt’tadır…
Yunus Emre de öyle değil midir? Şimdilik bilinen 13 mezarı var. On üç mü?
Hayır. “Bin” mezarı var. Azerbaycanlı büyük şairimiz Bahtiyar Vahapzade ne
diyor;
“Bir yerde
ölüp bes niye bin yerde mezarı
Çünkü gazılır her gün gönüllerde mezarı
Otlarda, çiçeklerde ve güllerde doğuldu
Bir yerde ölüp bes niye bin yerde doğuldu
Efsane mi gerçek mi bu insan, ince insan
Varlı sesidir, kopmuş o Türk’ün kopuzundan!”
Türk’ün
kopuzunun en büyük ustası Korkut Ata… Korkut Ata, kopuzu ile Türklere
varolmanın gerçeklerini anlatan insan. Korkut Ata’nın topuzu din yolunun
inceliklerini ve barışın erdemlerini ve birliğin faziletlerini anlatmıştır.
Gerektiği zaman, kopuz millet savunmasında yiğitlerin yüreklerine cesaret
aşısı olmuştur.
Selam olsun
sana Korkut Atamız
Selam olsun sana Bayburt kalası… kleştirildi.
“Bir yerde ölüp bes niye bin yerde mezarı
Çünkü gazılır her gün gönüllerde mezarı
Otlarda, çiçeklerde ve güllerde doğuldu
Bir yerde ölüp bes niye bin yerde doğuldu
Efsane mi gerçek mi bu insan, ince insan
Varlı sesidir, kopmuş o Türk’ün kopuzundan!” |